İçeriğe geç

“Büyük aile” faciası: Narin’i kim öldürdü?

Bir saptama ile başlayalım: Narin’in öldürülmesi psikolojik değil, sosyolojik bir cinayettir.

Elbette burada da psikolojik sorunları da olan bir ya da daha fazla manyaklar ya da sapıklar olabilir. Ama olay, görüldüğü kadarıyla, bir “büyük aile” olayıdır. Öyle olduğu için bu kadar süre gizli kalabilmiştir.

Aynı aileden 23 kişinin birden gözaltına alınmış olması başka nasıl açıklanabilir? İşin içinde töre mi var, yoksa başka bir şey mi bunu soruşturma ve yargılama ilerledikçe ayrıntılarıyla öğreneceğiz.

Tesadüfe bakın, ben uzun zamandır, kentleşme sonucu “büyük aile”nin bıraktığı boşluğun doldurulamaması nedeniyle yaşanan sıkıntılar üzerine bir yazı yazmayı düşünüyordum.

“Büyük aile devreden çıkınca bakın neler çekiyoruz!” türünden bir yazı olacaktı planladığım.

Ama Narin’in öldürülmesi “büyük aile” döneminin de kendine özgü sorunları olduğunu hatırlattı.

Sosyolojik olarak “geçiş” dönemindeyiz, madalyonun iki tarafını da görebiliyoruz.

İKİ TEMEL SORU

Ekonomik nedenlerle büyük aileyi tasfiye etmiş olan “modern toplum”, insanlığın en önemli iki sorusuna yanıt bulabilmiş değil:

1) Çocuklara kim bakacak?
2) Yaşlılara kim bakacak?

Ben kocakentte bu sorulara yanıt bulamadığı için sıkıntı çeken ve mutsuzluktan bunalan insanlara sık sık rastlıyorum.

Anneanneler ve babaanneler olmasa, ülkede zaten düşmüş olan nüfus artışı zınk diye durur.

Başka ülkelerden gelen “illegal” paralı bakıcıların durumundan, mesleğini icra edemeyen gizli işsiz ebeveynlere çok yaygın bir sosyolojik olaydan söz ediyorum. Sorunun hem maddi hem de manevi maliyeti çok yüksek.

Oysa “büyük aile” bu işlerin ikisini de geleneksel töresel olarak üstleniyordu. Hem çocuklara hem de yaşlılara kimin bakacağı belliydi.

Bu, nüfus artışını teşvik ederken, bir takım sorunlara da yol açabiliyordu.

Ama belli ki, homo sapiens, büyük ailenin süregideceği varsayımı üzerinden evrilmişti. Dadılık ve bakıcılık ailevi rollerden biriydi, bir sorun değildi.

Bu düzen binlerce yıl böylece sürüp gitti.

Derken, kapitalist sanayileşme evresine geçildi. Fabrikaların ucuz emek ihtiyacı kırsal kitleleri kentlere çekti. Büyük aile parçalanmış, iskeleti köyde kalmıştı.

Kentlerde zorunlu olarak çekirdek aileler yaygınlaştı.

Zamanla onlar da parçalandılar. Yarım çekirdek hatta çeyrek çekirdek ailecikler ortaya çıktı.

Ve o sorular ağırlaştı: Çocuklara ve yaşlılara kim bakacak?

AİLE SIRLARI VE GÜNAHLARI

Belli ki, Narin’in ailesi artık kaybolmakta olan “büyük aile” türünden bir aile. Nineler, dedeler, amcalar, dayılar, teyzeler bir arada yaşıyor. Tüm çocuklar gibi, Narin’in bakımı ve eğitimi de paylaşılmış. Herkes bir ucundan tutuyor.

Sanırım, sorun da orada çıkıyor. Çünkü “modern ötesi dünya” büyük aileyi kırsal yuvasında da rahat bırakmıyor. Roller karışıyor.

Bence cinayetin sırrı da orada yatıyor.

Paylaş:

Tek Yorum

  1. Mustafa Altıntaş Mustafa Altıntaş

    Sayın Şahin,Narin cinayetini, çatırdayan aile kurumu üzerinden değerlendirmenizi içeren yazınızı, bilgilenerek okudum. Bizde,büyük ailenin, çekirdek, çeyrek aileye dönüşme sürecine, hazırlıksız yakalandık. İç göç,sanayi ve hizmet sektörünün istemleri nedeni ile değil, kırsal kesimin artan nüfusu kentlere kusması ile olmuştur.. Ve, kusulan nüfusu da, kentin isteyeceği beceriyi hazırlayamadık. Kadın, göreceli, erkeğinden daha kolay iş ve gelir sahibi oldu ve “geleneksel aile reisliği” de sarsıldı. Ben,1990’lı yollarda üniversite senatosunda, kadının işgücü pazarına girmesinin gerekli kılacak çocuklara ve giderek yaşamda kalma sürecinin yükselmesinden ötürü, gereksinimi artacak yuva ve bakım evlerinin ve bu birimlerde hizmet üstlenecek nitelikte programların açılmasını önermiştim. Fakat, beklenen ölçüde destek bulamadım.
    Şimdi yakınıyoruz.
    Birşeyi anlamakta zorlanıyorum. O da Nadir kızın dramının, sanki ülkede ilk yaşanmış gibi, ulusal soruna dönüştürülmesini anlayamıyorum.Onlarca, yüzlerce iş, kadın, çocuk cinayetine duyarsız kalan ve üçüncü sayfa haberi olarak yazılıp geçilen olay, birden manşet haber oldu. Açlıktan karnı guruldayan yurdum insanı bile,Nadir Kızımız ile yatıp, kalkar oldu.
    Hele hele, Nadir Kuzumuz için gönderilen çelenklere bakıyorum..minicik gömülü Türbeye dönüştüren kalabalığa anlam veremiyorum. Anasının,babasının gömütünü unutan bu kalabalığa ibretle ve sorarak bakıyorum.
    Mustafa Altıntaş

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir