Gazeteci Sedef Kabaş’ın Cumhurbaşkanına hakaret iddiasıyla, (Evet, “iddiasıyla”, yoksa mahkemeye ne gerek var? Daha yargılama başlamadı. Beraat da edebilir.) tutuklanmasının ardından Nedim Şener, Hürriyet’teki köşesinde bir yazı yazarak bir gazetecinin adliyeye çağrılmadan sabaha karşı tutuklanmasını eleştiren bir yazı yazdı ve bu yazının bir özetini Instagram’da yayınladı.
Nedim’in okurları Instagram’ı yorum yağmuruna tuttular. Ben de çoğunu okumak gafletinde bulundum. Midem bulandı, yüzüm kızardı.
Bunların çoğu tutuklamayı haklı buluyor, yazılarını çok beğendikleri Nedim’in tutuklama konusundaki düşüncesine ise hayret ettiklerini söylüyorlardı! Kabaş elbette, tutuklanacaktı, ülkenin Cumhurbaşkanı’na hakaret etmişti ve bu “suç”tu.
(Aslında henüz suç değildi, iddiaydı. Ayrıca, tarafsız olmayan partili Cumhurbaşkanı’nı eleştirmenin suç olmaması gerektiğini söyleyen hukukçular vardı. Bu türden yorumların bile, demokrasilere özgü ifade özgürlüğü çerçevesinde geçiştirilebilmesi mümkündü.)
UTANDIRICI İFADELER
Ancak, kimileri bununla kalmıyor, çok ötesine geçiyor, Sedef Kabaş’a iftira ve hakaret yağıyordu.
Önce şunu hatırlayalım: Hakaret iddiasıyla suçlanmış hatta mahkum olmuş birine hakaret serbest değildir. O kişi yasalar tarafından aynen eskisi gibi korunur.
Haydi, bu hakaretlerin bir kısmını hoş görmeye çalışalım, ama öyleleri var ki kimse hoş göremez.
Sedef Kabaş’tan, ailesinden ve siz okurlarımdan özür dilerim: Size ya da yakınlarınıza sosyal medyada “21. yüzyıl fahişesi”, “orospu”, “cenabet kadın” deseler, sizi “otellerde seks yapan motor” diye tanımlasalar ne yaparsınız?
Bu iğrenç terbiyesizliği yapanlar, Allah’tan, peygamberden, dinden imandan, Cumhurbaşkanı’ndan söz ettiği için görmezden mi gelirsiniz?
VE TEHDİTLER
Ya tehditler? “Bunların hepsini yakmak lazım”, “iki tanesini sallandıracaksın”, “sabrımız tükeniyor”, “adaletin yapmadığını biz yaparız” diyenler…
Sedef Kabaş İngiliz ajanı ve casusmuş! Çünkü Londra’da doğmuş!
Bir çocuğun annesinin yaşadığı yerde doğmasından doğal ne olabilir?
Casusluk suçlaması iftira ve hakarettir. Bunu yazana “ Gel şu iddianı ispatla!” denmesi gerekmez mi? İspatlayamazsa bir bedel ödemesi?
Kabaş, Fulbright bursuyla Amerika’ya gitmiş, demek ki CIA ajanı ve casusmuş!
Fulbright bursuyla ABD’de okumuş yüzlerce insan ne yapmayı düşünüyor bu konuda?
Bir de tüm kötülükleri onun “ CIA ve Amerikan parasiyla beslenen Boğaziçi mezunu” olmasına bağlayanlar var! Eyy, Boğaziçililer? Ne diyorsunuz?
YA INSTAGRAM
Popülizmin, bağnazlığın, kutuplaştırmanın ve sosyal medyanın kışkırttığı dehşet verici bir tablo! İnsan onurunu ayaklar altına alan ve şiddete teşvik eden kapkara ifadeler…
Bu ülkede önümüzdeki aylarda seçime gidilecek! Böyle bir atmosferde, birbirinden nefret eden insanlar kıyametinde, sağlıklı bir seçim yapılabilmesi mümkün mü? Bu zehirli atmosferi değiştirmek için bir şeyler yapılması gerekmiyor mu?
Örneğini verdiğim yorumlarda iğrenç ve korkunç şeyleri yazanlara Kabaş’ın avukatları herhalde gereken işlemleri yapacaklardır.
Peki suç olduğu ayan beyan belliyken insan onurunu çiğneyen bu ifadelere yer veren ve bu işten çok paralar kazanan Instagram?
Onun hiç kabahati yok mu?
Nedim Şener’in yazısı için: https://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/nedim-sener/hakaret-ozgurluk-mu-tutuklama-adalet-mi-41988818
Rahmetli inönü nün bir lafi var….
Iyilerde en az kötüler kadar cesaretli olmali….diye….selam olsun kötülüklere karşı duranlara….