İçeriğe geç

Pandemi sona ererken…

Pandeminin başlangıcında Güzel Mavrella’da sorduğum sorulara cevap alma zamanı. Geçmişe dönüş mi? Yoksa dijital kopya yeterli mi?

Nihayet o hiç gelmeyecek sandığımız günlere geldik. Koronavirüs 19 pandemisi sona eriyor. İki buçuk yıldır katlandığımız sınırlamalar bir bir kalkıyor.

Büyük pandemilerin “çağ” bitiren ya da başlatan olaylar olduğunu tarihten biliyoruz. Bu kez de değiştik. Hepimiz değiştik.

Ne kadar değiştiğinizin farkında mısınız?

Bu soru pandeminin başlangıç aylarında aklıma gelmiş, yanıtını Bozcaada ve Midilli’de geçen Güzel Mavrella adlı romanımda aramıştım. İnsanların sıkıntılı dönemde bazı temel değerleri hatırlayacaklarını, örneğin doğaya, bu arada tarıma ve bağcılığa daha fazla önem vereceklerini öne sürmüştüm. Bağlar bakımsızlıktan tükenirken, romanın kahramanları ipe sapa gelmez şeylerle hayatlarını israf ediyorlardı. Belki, pandemi nedeniyle akılları başlarına gelecekti. Herkes sevgiye, bir yere ait olması gerektiğine ve bu yerlerin başında yerkürenin geldiğine inanacaktı.

İNSANI EN ZAYIF YERİNDEN VURDU

Peki, gerçekte ne oldu?

Ada’dan uzaklaşıp Türkiye’ye ve dünyaya uzaktan baktığımızda pandeminin insanlığı en zayıf yerinden vurduğunu söyleyebiliriz: Sosyalliğinden!

İnsanın “sosyal bir hayvan” olduğunu ilan eden Aristoteles’ti. İnsanın insan olabilmesi için başkalarına ihtiyacı vardı, topluca yaşamak zorundaydı, ancak o zaman tutunabiliyor ve gelişebiliyordu.

“Sosyallik”ten kasıt her şeyden önce yüz yüze iletişim, karşılıklı ilişki, yan yana çalışma, birlikte yolculuk, pazarlıkla alışveriş ve topluca eğlenmeydi. Böyle gelmişti, böyle gidiyordu.

Ama pandemi dolayısıyla tüm bu sosyalleşme noktalarına müdahale edildi, yasaklar konuldu. İnsanlar yüz yüze görüşemez, karşılıklı ilişki kuramaz, yan yana çalışamaz, birlikte yolculuk yapamaz, konuşarak alışveriş edemez, topluca eğlenemez hale geldiler.

Tüm bunlar özünde bu insan doğasına aykırıydı. Faturası depresyon ve anksiyete olaylarındaki büyük artıştan görülebiliyor.

DİJİTAL TEKNOLOJİ GÖREVE

Tüm bu açıklar, eksiklikler dijital teknolojinin sağladığı olanaklarla kapatılmaya ya da giderilmeye çalışıldı. Görüntülü telefon, sosyal medya, posta servisleri, dijital platformlar devreye sokuldu. Şimdiye kadar ofisten, okuldan, atölyeden, muayenehaneden vb. yapılmış olan işler evden yapılmaya başlandı…

Ev evlikten çıktı, işyeri oldu. Lokanta lokantalıktan çıktı, mutfak oldu.

Dijital teknoloji gerçek hayatın yerine kondu, eski deyişle “ikame edildi.”

Bir bakıma müthiş bir kolaylıktı bu, teknolojinin zaferiydi, onlar olmasaydı pandeminin verdiği hasar kuşkusuz çok daha ağır olurdu.

ŞİMDİ NE OLACAK?

Peki, pandemi bitmek üzere olduğuna göre şimdi ne olacak? Eski düzene geri mi dönülecek? Dönülebilecek mi? Dönülmesi gerekir mi?

Yoksa artık yeni normaller mi oluştu?

Artık filmleri büyük salonlarda dev perdeler yerine küçük ekranlardan seyretmekle mi yetineceğiz? Uzun mektupların yerine kısa tekstlerle mi ilan-ı aşk edeceğiz?

Bir şeyin yerine bir başkasını koyduğumuzda ne oluyor, karlı mı çıkıyoruz yoksa zararlı mı? Sınıfta dersin yerine “online ders”, açık oturum yerine zoom konferansı, kağıt-mürekkep kitabı almak yerine ekranda açık erişim…

Aslından bile daha iyi mi? Yoksa karbon kopya mı?

Sosyalliğimizden ödünler verdiğimize göre, Aristoteles’in hesabınca, daha az mı insanız?

Önümüzdeki birkaç yılı bu soruları tartışarak geçireceğiz.

KİM KAZANDI, KİM KAYBETTİ?

Hiç şüphe kalmadı: Artık Dijital Çağ’dayız.

Ta başlangıçta Güzel Mavrella’da da sormuştum: Yoksa hiç hesapta olmayan bu pandemi, dijital teknolojinin kesin zaferini ilan ettirmek için birileri tarafından kasten mi başlatıldı?

Eğer öyle idiyse, savaşı kazandılar!

Peki biz, ne kazandık ne kaybettik?

Çocuklar, arılar ve Güzel Mavrella kazananlar arasında mı?

ABSTRACT

I wrote my third novel Güzel Mavrella at the beginning of the Covid 19 pandemic two years ago. I posed a number of questions as to how it might affect humanity. I suggested that one effect might be a greater appreciation of nature – which would be good for the vineyards on our island. I am not sure that happened. Obviously the pandemic smacked humanity at its soft belly: Sociability! Aristotle’s “social animal” was forced to find digital substitutes for its most “social” activities including education, work, entertainment and business. They certainly helped. But what happens now that the pandemic is coming to an end? Shall we continue with carbon copies or go back to the old ways? Hard choices ahead.

Paylaş:

2 Yorum

  1. Bülent Püsküllü Bülent Püsküllü

    Güzel yazı teşekkürler.. .

  2. Bülent püsküllü Bülent püsküllü

    Baba.senin yaptığın gibu yazılarını bazen tekrar okuyorum…yorum yapali 3 ayı geçmiş simdi bodrumdayim pandemiden ve o günlerden eser yok halk da.bir ben markete girerkenaske takıyorum birde kraliçe elizabet gibi uzun yasamak isteyen yaşlı bir iki teyze…farkinda olduğuna eminim acayip adaptasyon ve unutmasyon zengini bir halkız. Sanki o kötü gunleri baska bir ulus yaşadı….ben bu huyumuzu çok beğeniyorum adaptasyon ve unutmasyon.saygilar sunarim….

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir